– AB’ye tam üyeliğimizin gerçekleşmesi ve bu amaçla sürdürülen müzakerelerin en kısa zamanda sonuçlandırılması öncelikli amacımız olmalıdır. Bu çerçevede, 2014 yılı nihai hedef olarak alınmalıdır. Türkiye bu hedefi gerçekleştirecek bilgi birikimine, ekonomik güce ve çalışma potansiyeline sahiptir. Günümüz koşullarında, AB açısından da Türkiye’nin üyeliğinin birinci derecede önemli olduğu gerçeğinin hem AB yetkilileri, hem de AB üyesi ülkeler tarafından algılanacağını umuyoruz.
– Türkiye tam üyelik dışında hiçbir çözümü kabul edemez.
– AB çeşitli bahanelerle müzakereleri sürüncemede bırakmaya çalışmamalı, ahde vefa ve iyi niyet kuraları çerçevesinde hareket ederek müzakerelerin önünü açmalıdır. Buna göre AB’den beklenen, diğer adaylar için olduğu gibi belirli bir tarih öngörmek suretiyle hem AB’ndeki, hem Türkiye’deki olası bazı tereddütleri ortadan kaldırmasıdır.
– Türkiye, tek tek üye ülkelerle değil, AB ile müzakere etmektedir. Türkiye’nin ev ödevini yerine getirmesi halinde, bazı Avrupa ülkelerinin devam ettirdikleri olumsuz tutumlarını sürdüremeyecekleri kuşkusuzdur.
– İmzasına sahip çıkmayan ülkelerin uluslararası yerleşik kurallara aykırı hareket etmiş olacakları ve böyle bir durumun, hem bu ülkelerin, hem de AB’nin saygınlığını ve güvenilirliğini önemli ölçüde zedeleyeceği açıktır.
– Bu çerçevede, söz konusu ülkelerin dünyadaki yeni gelişmeleri, Türkiye’nin üyeliğinin AB için yaratacağı olumlu havayı, ekonomik, sosyal ve siyasi yararları önemle göz önünde tutmalarını ve tutumlarını gözden geçirmelerini bekliyoruz.
– 7 milyarlık dünya nüfusu içinde, AB sadece %7’lik bir paya sahiptir. Türkiye’nin üyeliği, AB’nin insan hakları ve demokrasi ilkelerinin ve ekonomik ve sosyal refahın daha geniş kitlelere ulaşmasına yardımcı olacaktır. Gerçekten, Avrupa’nın dünyada bir ada gibi varlığını sürdüremeyeceği, Türkiye’nin katılımının AB’nin enerji, dış ilişkiler ve savunma politikalarına önemli katkı sağlayacağı, kültürel çeşitlilik konusunda etkin ve anlamlı bir örnek teşkil edeceği de göz önünde tutulmalıdır.
– İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan, hayvan ve bitki sağlığı, çevre, çiftçilerin ve tarım sektörünün durumu gibi alanlar başta olmak üzere, müktesabata uyumla ilgili ev ödevlerini müzakere takviminden bağımsız olarak bir an önce yerine getirmesi ise, konunun diğer boyutunu teşkil etmektedir. Sözkonusu uyumu sağlamanın, her şeyden önce Türkiye’nin ve Türk halkının çıkarına olduğu, tüm yetkililer, ilgililer ve halkımız tarafından özenle dikkate alınmalıdır.
– AB üyeliği bir Devlet politikasıdır. Geçen 50 yıllık süreçte, Türkiye’deki tüm önemli siyasi partiler ve kurumlar bu oluşumu desteklemiştir.
– Bugün de, çok önemli bir süreç içindeyiz. Bu çerçevede AB’ye üyelik konusunda tüm ilgililerin ortak çaba göstermeleri gerekiyor.
– Hükümetimizin konuyu özenle ele almasını, çalışmaları hızlandırmasını, muhalefet partilerinin olumlu öneri ve sorgulamalarını önemle dikkate alması gerektiğini düşünüyoruz.
Aynı şekilde, muhalefet partilerinin de azami çabayı göstermelerini, iktidarın AB ile ilgili çalışmalarının hızlandırması için katkıda bulunmalarını, hükümetimizin atacağı doğru adımları olumlu ve yapıcı önerilerle desteklemelerini bekliyoruz.
– Hükümetimiz, muhalefet partilerimiz, medyamız, Sivil Toplum Kuruluşlarımız ve üniversitelerimizin özel bir çaba göstererek halkımızı AB konusunda bilgilendirmeleri ve bilinçlendirmeleri büyük önem arz etmektedir. Öte yandan, Avrupa ülkeleri, STK’ları ve halkları düzeyinde de ciddi bir anlatım ve tanıtım çabası gerektiği kuşkusuzdur.
Sonuç olarak, Türkiye’nin AB üyeliğinin, Türkiye ve toplumumuz için olduğu kadar, belki de daha fazla, AB için de büyük önem taşıdığına ve her iki tarafa da önemli yararlar sağlayacağına inanıyoruz.