24.07.2002
SP Genel Merkezi
Ankara
AÇIKLAMA
Güçlü Ekonomiye Geçiş programı ile Ulusal Program uygulaması sürerken koalisyon partileri arasında zaman zaman ortaya çıkan görüş ayrılıklarının bir hükümet krizine yol açıp açamayacağı kamuoyunda sık sık tartışma konusu olmuştur. TBMM’nin tatile girmesi ile birlikte siyasette yaşanan dalgalanmalarla çok boyutlu bir krizin içine girmiş bulunuyoruz.
Böyle bir ortamda erken seçime gidilerek halk iradesine başvurulması elbette ki en doğru yoldur. Zaten gelişmeler de bu yolda oluşmaktadır. Ancak Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılarak bu kanunların öteden beri tartışma konusu olan yanları düzeltilmedikçe erken seçimlerden beklenen sonucun gerçekleşmeyeceği genellikle kabul edilmektedir.
O nedenle erken seçim önerilerini karara bağlamak üzere toplanan T.B.M.M.de siyasi partilerin konunun bu yönünü de ele alacaklarına inanıyoruz. Beklenen değişikliklerin gerçekleşmesi halkımızın seçimlere olan ilgi ve desteğini artıracağı gibi siyaset kurumunun saygınlığının artmasına da önemli katkıda bulunacaktır.
Krizi aşmağa çalışırken, AB ile ilişkilerimizin bundan olumsuz yönde etkilenmesini mutlaka önlemeliyiz.
Geride bıraktığımız dönemde T.B.M.M. Anayasada yapılan değişiklikler ve öteki yasal düzenlemelerle AB ile ilişkilerimizde özel bir yeri olan demokratikleşme ve çağdaşlaşma konusunda ciddi adımlar atmıştır.
Öte yandan 57. Cumhuriyet hükümetinin adaylık koşullarını yerine getirmek üzere Ulusal Program’ı hazırlayarak uygulamaya koyması da çok önemlidir.
Böylece devletimizin yapısı ve yönetiminin çağdaş bir kimlik kazanması yolunda ilerlenirken AB üyeliği için öngörülen Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi doğrultusunda da önemli ilerlemeler kaydedilmiş olduğundan, idam cezasının kaldırılması ve ana dilde öğrenim ve yayın hakları ile ilgili düzenlemelerin gerçekleşmesi ile birlikte Aralık ayındaki AB zirvesinde üyelik müzakereleri ile ilgili takvimin belirlenmesi gündeme gelmişti. Kriz nedeni ile söz konusu düzenlemeler askıda kalmış olduğundan erken seçim kararı almak üzere toplanacak T.B.M.M.de bu konunun da ele alınarak Ulusal Program çerçevesinde bir düzenleme gerçekleştirildiği takdirde müzakere yolu açılmış olacağı için Türkiye fiilen Avrupa’ya adım atmış olacak; ertelenmesi durumunda ise AB ile ilgili ilişkilerimiz, bir kere daha, belirsizlik dönemine girecektir. O nedenle siyasi partilerimizin bu tarihi sorumluluğun bilinci içerisinde konuyu ele alarak sonuçlandırılacağına inanıyoruz.
Bu münasebetle partiler arası tartışmalarda üzerinde durulan Kopenhag kriterleri ile ilgili bazı gerçekleri de burada kısaca açıklamak ve Türkiye – Avrupa Vakfı olarak bu konudaki görüşümüzü kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:
- Kopenhag kriterleri diye bilinen koşullar salt Türkiye için belirlenmiş kurallar değildir. AB’nin genişleme politikası çerçevesi de tüm adaylar için geçerli genel kurallardır. Aslında bunlar günümüzde demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğünü özümseyen tüm toplumların yerine getirmesi öngörülen kurallardır; Söz konusu kuralların bunun dışında ele alınıp nitelendirilmesi büyük yanılgı olur.
- Kopenhag kriterleri kapsamında sözkonusu edilen yükümlülükler Ulusal Programımızda yer almış konulardır. O nedenle uyum kanunları konusunda bugün bulunduğumuz noktada sorun hükümetçe hazırlanmış olan programın uygulanıp uygulanmaması sorunudur.
- AB ülkelerinin tümünde idam cezası kaldırılmış olup ana dilde öğrenim ve yayın konusu da özel düzenlemeler çerçevesinde yürütülmektedir. Bu aşamada Türkiye üye ve üyeliğe aday ülkeler arasında bu konulardaki düzenlemeleri henüz gerçekleştirmemiş tek ülke durumundadır.
- AB ile bütünleşme doğrultusunda hazırlanan ulusal programda öngörülen düzenlemeler tümüyle devletimizin daha demokratik, çağdaş, şeffaf ve laik bir hukuk devleti kimliği kazanmasını, ekonomimizin güçlendirilmesini ve halkımızın hak ettiği refah düzeyinin oluşturulmasını amaçlamaktadır. O nedenle tartışma konusu olan düzenlemelerin, ön yargılar aşılarak, bu çerçevede irdelenmesi ve özgüven içinde uygulanması gerekmektedir.
Türkiye’nin yeri Avrupa Birliği’dir; kaybedilecek zamanımız yoktur.
YÖNETİM KURULU