23.01.2002 Tarihli Bildiri

Türkiye Avrupa Vakfı Yöneticileri, 22 Ocak 2002 günü, Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Müezzinoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Tuğrul Arat, Atilla Coşkun, Atilla Eralp, Can Baydarol, Reşat Kadaifçiler ve Uğur Özgöker ile Danışma Kurulu Başkanı Bülent Tanla Vakfın kuruluşunun birinci yılında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından kabul edildiler. Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Müezzinoğlu Cumhurbaşkanı Sezer’e Vakfın kuruluşu, amaçları, Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri konusunda bilgi sundu. Müezzinoğlu konuşmasında özetle şöyle dedi:

 

“.. (..) Türkiye – Avrupa Vakfı çok genç bir kuruluştur; Vakfımız 17 Ocak 2002 günü birinci kuruluş yılını doldurmuş bulunuyor. Türkiye – Avrupa Vakfı, siyasi iktidarlardan, siyasi partilerden ve Avrupa Birliği’nin kurum ve kuruluşlarından bağımsız bir sivil toplum kuruluşudur; Türkiye’nin yüzelli yıldan beri süren çağdaşlaşma ve demokrasi çabalarına katkıda bulunmak amacıyla kurulmuştur.

Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, daha kuruluş yıllarından itibaren Avrupa ülkelerinin benimsediği demokratik değerler ile bütünleşmeye yönelik bir dizi köklü reformu gerçekleştirmiştir. Aynı biçimde, Türk demokrasi hareketinin en önemli dönemeci olan 1961 Anayasa Devrimini izleyen dönemin Başbakanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderlerinden İsmet İnönü’nün  imzaladığı Ankara Anlaşması da, Türkiye’nin o gün ki adı AET olan Avrupa Topluluğu ile bütünleşmesini öngörmektedir. Türk Hükümetinin benimsediği Ulusal Program ise, Avrupa Birliği ile bütünleşme yolunda atılan en kapsamlı adım olmuştur.

Türkiye – Avrupa Vakfı, Türk toplumunun çağdaşlaşma yolundaki yürüyüşünün başarısı adına Türkiye’nin Avrupa Birliği ile bütünleşme doğrultusunda süregelen bu politikayı desteklemeyi görev bilmektedir. Ancak elbette bu bütünleşme, tam üyelik ilişkisi temelinde ve Avrupa Birliği’nin üyesi öteki devletlerle eşit koşullarla olmalıdır. Bu koşul, Avrupa Birliği’nin  benimsediği temel hukuk kurallarının da gereğidir.

Biz inanıyoruz ki, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’ye gereksinimi vardır. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin, Avrupa Coğrafyası’nın güneyinde yer alan Türkiye’yi kucaklayamaması durumunda Avrupa bütünleşmesini temsil etmesi ve gerçekleştirmesi olanaksızdır.  O bakımdan, Avrupa Birliği’nin, Türkiye ile bütünleşmesi doğrultusunda Türkiye’ye d estek   veren   ve   sorunlarını    duyarlılıkla paylaşan yeni politikalara gereksinimi vardır.. Öte yandan, Türkiye’nin de, Avrupa Birliği’nin üyesi öteki ülkelerin benimsediği ilke ve kuralları biran önce benimsemesi ve Avrupa Birliği ile bütünleşme yolunda daha kararlı ve daha enerjik politikaları izlemesi gerektiği açıktır.

Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerinin, en kısa süre içinde, hatta 2002 yılında  başlaması,  ülkemizin ve Avrupa bütünleşmesinin geleceği adına son derece önemlidir. O nedenle, Türkiye’nin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi ertelenemez bir görevdir.  Kaldı ki, Ulusal Programın kısa vadede yapılmasını öngördüğü yükümlülüklerin, en geç Mart ayı içinde de bitmiş olması gerekmektedir.

Türkiye’nin ve Türk halkının zaman yitirmeye artık tahammülü kalmamıştır.

Cumhurbaşkanımızın bu gereksinimleri karşılayacak çabaları destekleyeceğine olan inancımız, elbette ki  tamdır. (..)..”