17.03.2001 Tarihli Bildiri

EKONOMİK KRİZ, TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİNİ YENİDEN

VE DAHA CİDDİ DÜŞÜNDÜRMELİDİR!..

 

Türkiye güç bir dönemden geçmektedir.Uzun zamandan beri gündemde olan sorunların cesaretle ele alınıp sağlıklı politikalarla çözümlenmesi yoluna gidilmeyerek, popülist uygulamalarla yetinilmesi, ülkemizi ekonomik ve toplumsal alanda ciddi bir bunalıma sürüklemiştir.

Yaşanan son derecede ağır ekonomik zorlukların yanısıra, ülkemiz içeride ve dışarıda büyük bir güven kaybı ile de karşı karşıya kalmıştır. Bu yönüyle mevcut krizin, daha da derinleşme olasılığı bulunmaktadır.

Öte yandan, yaşadığımız bunalımı yalnızca ekonomik bir bunalım olarak algılamak büyük yanılgı olur. Bunalımın kökeninde Türkiye’nin gündeminde yer alan reformların gerçekleştirilememiş olması nedeniyle devletin ve demokrasinin işlevini gerektiği gibi yerine getirememesi yatmaktadır.

Geçmişteki uygulamalar da, salt ekonomik alanda yapılacak düzenlemelerin yeterli olmadığını, Türkiye’yi kısır döngüden kurtaramadığını ortaya koymuştur.

Bugün geldiğimiz aşamada, ekonomik ve toplumsal alanda reform niteliğindeki düzenlemelerin yanısıra, uzun zamandan beri gündemde bulunan demokratikleşme sorununun da bir reform anlayışı ile ele alınması ve demokrasimizin çağdaş bir kimliğe kavuşturulması artık kaçınılmaz hale gelmiş bulunmaktadır.

Bu sonuç aslında Türkiye’nin Avrupa Birliği yolu ile tam olarak örtüşmektedir. Avrupa Birliği’nin aday ülkeler için geliştirdiği ve bizden de uymamızı beklediği 1993 Kopenhag kriterleri özünde bunu öngörmektedir. Kriterlere uyum, sadece Avrupa Birliği üyeliği kapısının açılması anlamı ile de sınırlı değildir. Esasen Türkiye’nin kendi çağdaşlaşma gereksinimlerini karşılama ve çıkarlarını azami ölçüde koruyabilmesinin de yolu bu kriterlerin yorumunda ve uygulanmasında saklıdır.

Kuşkusuz ekonomik gelişmişlikle orantılı olan istikrar, aynı zamanda yaşam kalitesini artıran değer ve kurallarla daha da olgunlaşmaktadır. Türk yurttaşlarının en fazla gereksinimi ve hakkı olan yaşam kalitesinin yükseltilmesinin yolu da bu anlamda Avrupa Birliği ile bütünleşmekten geçmektedir.  Türkiye ekonomisi ile 20 yıl önce benzerlikler gösteren bugünün Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin ulaştıkları ekonomik ve toplumsal refah bu gerçeğin somut bir yansımasıdır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile bütünleşme yolunda, artık daha kararlı davranması gerektiği tüm açıklığı ile ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakerelere başlaması son derecede önem taşımaktadır. O nedenle, Türk Hükümeti’nin, Avrupa Birliği’nin sunduğu Katılma Ortaklığı Belgesi ile uyumlu Ulusal Programı’nı hızla gözden geçirerek ve özellikle de Avrupa’nın ortak değerleri niteliğindeki demokratikleşme, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanlarındaki eksikliklerini giderme çalışmalarını hızlandırarak, Avrupa Birliği’ni müzakere masasına davet etmesi gerekmektedir.

Türkiye-Avrupa Vakfı, ekonominin de ihtiyaç duyduğu güveni oluşturacak en etkili yolun Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamaktan geçtiğine inanmaktadır Hükümetimizi kendi üzerine düşen çalışmaları hızla sonuçlandırılmaya ve Avrupa Birliği ile en geç 2002 yılı içinde müzakere masasına oturulması doğrultusunda girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz.

YÖNETİM KURULU